Şar, 47100 Artuklu/Mardin
Medreseler, Selçukluların özellikle İran’da yaygın olan Şiilik mezhebine karşı bağlı oldukları Sünnilik mezhebini geliştirmek ve yaygınlaştırmak için kurdukları eğitim –öğretim yapılarıdır. Medreseler derslik, müderris odaları, eyvanlı çeşme,türbe, mescit ve yatılı öğrencilerin odalarından oluşan bir yapı kompleksi olarak karşımıza çıkar. Medreselerde esas olarak din eğitimi verilir ancak diğer modern öncesi eğitim kurumlarında olduğu gibi din eğitiminin yanı sıra hukuk, felsefe, matematik, astronomi, mantık ve edebiyat gibi diğer dersler de okutulurdu. Medreselerin giderleri çoğunlukla vakıflar tarafından karşılanırdı.Medreselerin eyvanlı açık avlulu örneklerini ilk defa Selçuklular-Artuklular döneminde görüyoruz. Cephede çok iyi işlenmiş anıtsal bir portalden (Taçkapı) girilen Medreseler,avlu ve avlunun çevresinde gelişmiş diğer birimlerden oluşur.İlk örneklerini İran’da gördüğümüz eyvanlara Selçuklu medreselerinde de rastlıyoruz. Artuklu dönemi Medreseleri, eyvandaki çeşmeden çıkan su avludaki Havuza dökülen su unsuruyla dikkat çeker. Bağımsız bir mezar anıtına rastlanmayan Artuklu mimarisinde türbeler genellikle medreseler ile birlikte yapılmıştır. Zinciriye ya da diğer adıyla Sultan İsa Medresesi 1385 yılında iki defa Timur’un ordularıyla savaşmış olan Artuklu hükümdarı Melik Necmeddin İsa Bin Davud tarafından yaptırılmıştır. Artuklu medreselerinin tüm mimari özelliklerini Zinciriye Medresesi’nde de görürüz. İslamiyet, Allahtan başka ibadet amacı anımsatacak her türlü imgeden resim, heykel, objelerden kaçınmayı gerektiren bir din olmasından dolayı erken sanat anlayışı başka dallarda geliştirilmiştir. İslam inancı, sözü ve yazıyı figürüze (hat sanatı.tezhip,minyatür sanatı v.b) eder.Ve diğer plastik sanatların icra edilmesine olanak verir. Cami ve medrese süslemesinde sık sık rastlanan Arapça yazıların (Hat) çoğu, Kuran ayetlerinden alıntılar içerebileceği gibi yapıya ilişkin bilgi veren yazılar (kitabe) da olabilmektedir. Mardin’deki İslam dönemi yapılarında da, özellikle giriş portallerinde (taç kapı) hat sanatının kullanıldığını görüyoruz.İki katlı eyvanlı açık avlulu Medreseye, güneyindeki yüksek anıtsal bir portalden girilir. Taç Kapıdan beşik ve yıldız tonozla örtülü eyvana geçilir. Portal: bitkisel ve geometrik motiflerle süslenmiştir. süslemelerdes renkli taş uygulaması da görülmektedir. Yapının tarihini ve kim tarafından yapıldığını belirten kufi ( düz hatlı yazı) kitabe bordür ve diğer ince taş işlemeleriyle oldukça etkileyicidir. Girişin karşısında bugün kullanılmayan bir merdiven, sol tarafında ise dilimli kubbeyle örtülü Cami mekanı ve açık avluya açılan beşik tonozlu bir koridor var. Avlunun güneyinde revaklar, kuzeyinde ise selsebilli bir eyvan ve havuz yer alır. Avlunun batı tarafında dilimli kubbesi bulunan örtülü bir türbeye geçilir.Külliyenin Hanefi ve Şafii mescitleri mevcuttur. Avluda yer alan yazlık mihrabiye sonradan eklenmiştir. Üst katı daha çok öğrenci odalarından oluşur.İkinci katın terasından Mezopotamya manzarası muhteşemdir. Adının Zinciriye olmasının sebebi söylenceye göre şöyledir: Ulu Cami’nin bugün var olmayan iki minaresinden biri Timur tarafından tahrip edilir. İki minare arasında gerili olan zincir, Sultan İsa Medresesi’ne taşınarak iki kubbe arasına asılır; bu nedenle de medresenin adı “Zinciriye” olur. Cumhuriyet kurulduktan sonra yapılan reformlarla 1925’te tekke-zaviye ve medreseler kapatılır. Bu tarihten itibaren yapının medrese işlevine son verilmiştir. Bir süre Askerlik Şubesi, Müze, Kuran kursu ve Öğrenci Yurdu olarak kullanıldıktan sonra 1994 yılında boşaltılıp ziyarete açılmıştır. 2005 yılında başlayan Restorasyon çalışmaları halen devam ediyor.
24771
Toplam Gösterim24663
Sayfa Gösterim108
Youtube Gösterim0
StreetView Gösterim