Kemalpaşa Mahallesi Fetvane Sokak no.31 17100
0286 214 3417 - 214 3411
bilgi@canakkalekentmuzesi.com
Çanakkale Kent Tarihi
Çanakkale, Osmanlı’nın Anadolu’da kurduğu tek kent olmasına rağmen kuruluşundan itibaren idari yapısı sürekli değişmiştir. Bu nedenle kent tarihi, içinde bulunduğu coğrafya ve kıyısında yer aldığı boğazın tarihi ile beraber incelenir.
Kentin Kuruluşu
Bugün Çanakkale kent merkezine oldukça yakın olan Abydos ve Dardanos gibi arkeolojik yerleşkelere rağmen şimdiki kentin bulunduğu alanda hiçbir arkeolojik yerleşime rastlanmaz. Jeolojik veriler kentin Sarıçay düzlüğünde binlerce yılda oluşmuş alüvyon dolgu üzerine yerleştiğini gösterir.
Fatih Sultan Mehmet, 1453 yılında İstanbul’un fethi esnasında Ceneviz filosunun Çanakkale boğazını geçerek İstanbul’a ulaşmasının verdiği endişe ile Akdeniz’den gelecek saldırılara karşı 1462/63 yıllarında 2 kale inşa ettirir. Boğazın en dar yerinde, Anadolu yakasında inşa edilen Çimenlik Kalesi, Sarı çay’ın denizle birleştiği bataklık alanda kurulur. Kısa sürede inşa edilen “Kala-i Sultaniye” aynı zamanda kentin Osmanlı dönemindeki adıdır.
Kentin çekirdeği, kalede görevli askerlerin aileleri ile onların ihtiyaçlarını karşılayan topluluğun, boğazdan gelebilecek tehlikelere karşı kaleyi kendilerine siper ederek çevresine yerleşmeleri ile oluşur. Daha sonra Rum, Ermeni ve Yahudi cemaatleri kente gelir. Anadolu’da, bataklık veya çay ağzındaki su taşkın alanlarına kent kurulmazken, Çanakkale istisna teşkil eder. Ancak Fatih Sultan Mehmet bir kent değil, savunma kalesi kurmuştur. Kale kurulduktan sonra uzun bir süre boğazda ciddi bir savaş tehdidi görülmez. Zamanla boğaz girişinde savaş tehdidi içeren bir takım faaliyetler izlense de kaleler bu faaliyetlere izin vermez. Kent 1914 yılına kadar sakin bir yaşam sürerek bir liman ve ticaret kenti olarak gelişir.
1914 Yılında Avrupa’da başlayan I. Dünya Savaşı’nın Osmanlı İmparatorluğu’na da sıçraması ile kent, sıcak çatışmaların ortasında kalır. İstanbul’a yalnızca deniz yoluyla ulaşmayı hedefleyen İtilaf Donanması’nın başlattığı bombardımanda kent büyük yaralar alır. Sivil halk yakın yerleşkelere taşınırken kent büyük bir garnizona dönüşür. 18 Mart 1915’te İtilaf Donanması’nın büyük taarruzu, Türk topçusu ve denizcileri tarafından başarı ile durdurulur. Ancak donanmanın açtığı ateş kenti alevler içinde bırakır. 18 Mart 1915’te başarılı olamayan İtilaf güçleri, Gelibolu yarımadası’na asker çıkararak Boğaz’ı aşmayı planlar. Sonuçta Gelibolu yarımadası’ndaki sıcak çatışmalar binlerce cana mal olurken gemiler ve uçaklar kenti defalarca bombalar. İtilaf güçleri 9 Ocak 1915’te karada da umduklarını bulamayıp çekilirler fakat gemilerin ve uçakların kenti bombalaması 1918’e kadar devam eder. İtilaf güçleri 1918’de imzalanan Mondros ateşkes anlaşması ardından kenti işgal eder. Bu dönemde uzaklaşan sivil halkın bir bölümü dönse de, kent artık eski kent değildir. Mondros ateşkes anlaşmasını takip eden süreçte; Anadolu’nun işgali, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyetin ilanının ardından kent, işgal kuvvetlerinin 1922 yılında ayrılması ile yeniden yapılanır. Eski sakinlerinden bir bölümü savaş sonrası anlaşmalar gereği kenti terk ederken onların yerine Girit ve Balkanlardan mübadiller gelir.
Kentin İdari Yapısı
1462’de inşa edilen kale ile çekirdeği oluşan kent, 1534’te “Cezair-i Bahr-i Sefid” eyaletine bağlı Biga sancağının bir köyüdür. 1848–1867 Yılları arasında Biga sancağı ile birlikte “Hüdavendigar” Eyaletine bağlanır. 1868–1877 Yılları arasında ise Biga sancağı, Cezayir-i Bahr-i Sefid vilayetine bağlanır ve sancak merkezi “Kala-i Sultaniye” (Kent) olur. Kent, 1878–1880 yılarında “İstanbul Şehremaneti” idaresine, 1881–1887 yılları arasında ise “Karesi” vilayetine bağlanır. 1888–1910 Yılları arasında Kala-i Sultaniye müstakil bir vilayettir. I.Dünya Savaşı ardından Cumhuriyet dönemi idari yapılanmasında kent, Çanakkale ilinin merkezi olur.
Fetvane sokak
Saat Kulesi’nden Çimenlik Kalesi’ne uzanan 2 sokaktan biri olan Fetvane Sokak, adını bir zamanlar müftülük binasından verilen “fetva”lardan alır. Osmanlı ile Cumhuriyet dönemine ait kültür mirasının harmanlandığı sokakta, bir zamanların rasathanesi olarak yorumlanan Muvakkithane, tarihi Yalı Cami ve haziresindeki mezar taşları, özgün mimarisini dış cephesinde koruyan eski Müftülük Binası, bugün kitapçı ve bar olarak işlevlendirilmiş ticarethaneler ve imalathaneler ile konaklama mekanları sokağın mimari siluetini oluşturur. Eskiden konaklama amacı ile kullanılan Yalı Hanı, bugün kentte birçok kültürel etkinliğe ev sahipliği yapan bir dinlence mekanına dönüşür. Bir zamanlar “Kızoğlu şarapları” ve “Truva gazoz” imalathaneleri bar olur. Sokaktaki Matbaa ve yerel basın büroları kapanır, yerlerine kitapçı ve lokantalar açılır. Eski bir konak olan “Kervansaray Otel” tarihi özelliklerini koruyarak yeni işlevini sürdürür.
Binanın Tarihçesi
“Çanakkale Kent Müzesi ve Arşivi” binası, Çanakkale mimarisine ait özgün dokunun korunduğu tarihi kent merkezinde, Çarşı Caddesi ile Fetvane Sokağın birleştiği küçük meydancıktadır. 19. Yüzyılın sonlarında iki katlı olarak inşa edilen yapı, bu dönemde çarşı caddesindeki geleneksel sivil mimariye uygun olarak; zemin katı dükkân, üst katı ise konut olarak kullanılır. 1930’lu yılarda yapıya bir kat daha ilave edilir. 1936 yılında yapı yeni sahibi Hüseyin Erol tarafından otele çevrilir. “Emek Otel” adı ile 46 yıl hizmet veren bina, 1982 yılında otellin kapatılması ile ilk yıllarındakine benzer bir işlev üslenir ve giriş katı dükkân olarak kullanılır. Bu dönemde kullanılmayan üst kat metruk bir hal alır. Bu durumu ile yok olama derecesine varan yapı 2004 yılında Çanakkale Belediyesi’nce satın alınarak “Çanakkale Kent Müzesi ve Arşivi” binası olarak restore edilir ve 6 Mart 2009 tarihinde hizmete girer.
7233
Toplam Gösterim7044
Sayfa Gösterim189
Youtube Gösterim0
Google Gösterim