Surların denize ulaştığı yerlerin sonunda uçlarında birer kulenin yer aldığı mendirek bulunuyordu. Ayrıca bu surları kent içinde birbirleriyle birleştiren iç surlar da eskiden kenti mahallelere ayırıyordu.
İlk surlar, Bergama Krallığı zamanında yapılmıştır. İmparator Hadrian 130’daki Asya Seyahati esnasında buraya geldiği zaman, bugün de kalıntıları görülen Abidevi Kapı (Hadrianus Kapısı) inşa edildiği gibi, kentin doğu surları da tamir edilmişti.
Arap akınları sırasında Antalya surlarının sağlamlaştırılmasına karar verildi. Daha önce tekrar tekrar tamir görmüş kent surlarının dışına ikinci bir duvar inşa edildi.
Surların daha sonra Bizans İmparatoru VI. Leon ve oğlu Costantin Porphyrogenetes (912-914) devrinde iki kez yeniden tamir edilmiş olduğu, kale üzerindeki 909/910 yıllarına ait bir yazıttan anlaşılıyor.
Bizanslılar’dan sonra, yüksekliği 25 metreyi, kalınlığı 1 metreyi aşan kesme vemoloz taşlardan yapılan, içi moloz taş ve kireç harçla doldurulan Antalya Surları’nı Selçuklu Türkleri sürekli onarmışlardır.
1212 yılında, Antalya’nın gayrimüslim yerli halkının isyanı sonucunda, Hristiyan ve Müslüman halkın birlikte yaşayamayacağını anlayan Selçuklu Sultanı I.Alaeddin Keykubad tarafından 1225 yılında, daha doğuda, denize doğru ikinci bir sur yaptırılmıştır. Üzerinde 612 tarihli yazıtların bulunduğu sur duvarı kenti; Rum, Ermeni ve Türkler olmak üzere üçe ayırmıştır.
Helenistik devirde, bu surların etrafı geniş bir hendekle çevriliydi ve bunların içinde su bulunuyordu. Hendeklerin bazıları Osmanlı, bazıları ise Türkiye Cumhuriyeti devrinde kapatılmıştır.
1671-72 yıllarında Antalya’yı ziyaret eden Evliya Çelebi, kentin 4.400 metre uzunluğunda, üzerinde seksen kulenin sivrildiği bir sur tarafından çevrildiğini yazmaktadır.
Antalya surları en son olarak, 1817’de II .Mahmut tarafından onarılmıştır. Sultan II.Mahmut’a ait tuğralı yazıt Antalya Müzesi’nde sergilenmektedir.
Kaleiçi’ndeki eserler ve evler hakkında detaylı incelemeler yapan, Avusturyalı Lanckoronski ve beraberindeki arkeolog mimar Niemann ile arkeolog Petersen, 1880’li yıllarda Antalya’ya geldiklerinde, Antalya Kalesi duvarlarının büyük bir bölümünün ayakta olduğu, bıraktıkları notlar ve çizimlerden anlaşılmaktadır.
1910’lu yıllarda önemini kaybetmeye başlayan surlar, Kaleiçi’nin rüzgar almadığından yakınan halkın isteği üzerine 1935’te belediye tarafından yıkılmıştır. Böylece, Antalya Kalesi ortadan kalkmış, sadece birkaç kule, Hadrianus Kapısı, bir Roma ailesine ait mezar anıtı ve deniz feneri olarak da kullanılan Hıdırlık Kulesi varlığını bugüne dek koruyabilmiştir.
1973-1980 arasında Turizm Bakanlığı’nca “turizm alanı” ilan edilen Kaleiçi, tekrar önem kazanmış, bu yıllarda yat limanı çevresindeki surlar tekrar onarılmıştır.33729
Toplam Gösterim33729
Sayfa Gösterim0
Youtube Gösterim0
Google Gösterim