Alaçatı' da Provence’ı hayal ettik hep. Buraya gelenler kendilerini, Provence 'da hissetsinler istedik.Keyifli bir heyecanla başladık, biraz rüzgar, biraz güneş, biraz deniz, biraz huzur, biraz eğlence... Biraz damak tadı, biraz sessizlik, biraz martı, biraz beyaz, biraz mor biraz lila... Adını "Lilamor" koyduk.

Bu hayalin peşinde Lilamor'un parçalarını bulmak için yola koyulduk. En ufak detayı için hiç üşenmeden her yere gittik. Tek tek büyük bir keyifle topladığımız parçaları büyük bir özenle bir araya getirdik. İlk bakıldığında sevimli bir hotel, gözünüzü kapatıp tekrar açtığınızda ise bir lavanta tarlası görsün istedik herkes.Her bir odanın ayrı bir ruhu olsun istedik.. Her odanın dekorunu farklı tasarladık. Lavanta türlerinin adlarını da odalarımıza koyduk. Perdesinden, banyo aynasına, havlusundan elektrik düğmesine kadar bu ruhu yansıtsın istedik.

Odalara özellikle televizyon koymadık, günlük hayatın keşmekeşliğinden biraz olsun uzaklaşıp, kendi hayallerinizi izleyip iç sesinizi dinleyin istedik. Alaçatı sokaklarının kaldırım taşlarında yürüyüp ağır ağır, keyifli bir alaçatı keşfinden sonra alaçatının berrak sularına bırakıp kendinizi, yel değirmenlerini izledikten sonra geri döndüğünüzde ılık bir duş sonrası, Günnur anne'nin nefis kompostolarını yudumlayarak arka bahçede hamakta uyuyun istedik.

Lilamorun kapısından içeri girdiğiniz gibi çıkmayın istedik. Giderken yüzünüzde güzel bir tebessüm ve güzel bir dosttan geçici ayrılmanın hafif bir hüznü ve içinizde yenilenmenin enerjisiyle yola tekrar koyulun istedik.